Bazı anlar vardır bilirsiniz, bir yerde ve kısa/uzun bir zaman diliminde içinizden çok anlamsız ve çok rastgele bir yerde olma isteği bir yerden çıkıverir. Mesela bir ders sırasında, trafikte, yatmadan önce dişinizi fırçalarken ve hatta bazen asansörde... yani genelde sıkıcı bir okazyonda bulunduğuz süreçlerde bazılarınız bunu sıklıkla yaşıyordur. Benim bu bahsettiğim anlarda aklımdan bir takım yerler geçiyor ve bunların arasında bugün yazacağım mekanlar da mevcut. Mekan değil mekanLAR diyorum çünkü 5 aydır burayı çok sallamadığım için kendimi biraz suçlu hissetim ve bir tane değil de iki tane mekan yazsam fena olmaz diye düşündüm. Uzun lafın kısası, başlayalım...
İlk olarak Paradise Cove, Malibu'da bulunan bir plaj. Paradise Cove Beach Cafe ise adından da anlaşılacağı üzere bu plajın içinde bulunan kafe tarzı bir restoran. Bu mekan çok farklı bir konseptle karşınıza çıkıyor bunu rahatlıkla söyleyebilirim, öyle ki hem mekanın içinde bulunup hem de kumların arasında açık alanda kahvenizi yudumlayabilir, kokteylinizi içebilir ve hatta yemek bile yiyebilirsiniz. Kumların uçuşup yemeğiniz ya da içeceğinize karışmasından korkmayın çünkü buna karşın gerekli "mimari" önlemler alınmış yani böyle bir durumun söz konusu olabileceğini zannetmiyorum :D Burası, daha demin de bahsettiğim üzere hem açık hem de kapalı bir alandan oluşuyor ve genelde açık olan alan daha çok dikkat çektiğinden dolayı, kapalı alana kıyasla daha çok rağbet görüyor. Bunun dışında otopark konusunda sorun çekmeyeceğinizin de garantisini verebilirim. Mekanın genel olarak yapısından bahsettiysek, yemeklere geçebiliriz. Yemeklerin porsiyonu gerçekten çok büyük ve tam olarak tipik bir Amerikalının beklentisi karşılayabilecek şekilde hazırlanmış. Yağlı ve kocaman patates kızartmalarından, karideslerinden tutun, takoları yerken bile ciddi zorlanabiliyorsunuz. Karnınızı doyurabileceğinizden hiç şüpheniz olmasın, ancak kızartma yemeklerini bizim coğrafyada bile tercih etmiyorsanız burda hiç girişmeyin derim :) Garsonlar genç, samimi, güleryüzlü ve tabiki de hareketli, koşuşturmacalı. Öyle ki siparişiniz ile ilgili bir değişiklik, sorun, düzeltme tarzı bir şey çıktığında eğer rastgele yoldan müşterisine koşan bir garsona söylerseniz, muhtemelen asıl sizin mekana girdikten sonra masaya oturup karşınıza çıkan garsona bunu iletmenizi söyleyecek veya şanslıysanız kendisi, garsonunuzu bulmaya çalışacak ve masanıza yönlendirecek. İki hadise de zaman bakımından biraz dezavantajlı ama tolere edilebilir seviyede. Bu durum, Amerika'da enteresan bir biçimde çoğu yerde böyle çünkü bahşişinizi alacak garsonunuz, sizinle başından sonuna kadar asıl ilgilenen garson olacak ve eğer bunu başka bir garsona yaptırırsanız diğer zat, sizin için bedavadan iş yapmış gibi olacak ve bu arkadaş Amerika'da "enayi" durumuna düşecek. İşte kapitalizmin minik esintileri, haha :) Son olarak bir maruzatımı dile getirmeden bu mekan için noktayı koymak istemiyorum, o da plastik bardaklar. Açıkçası bu konu biraz beni hayal kırıklığına uğrattı çünkü söylediğim içeceğin içerde oturmama rağmen plastik bardakla gelmesi benim için çok iyi bir izlenim değildi. Dışarda denize yakın olan kısımda plastik bardak kullanılması bence sorun değil ancak içeri kısımda oturan insanların %99u muhtemelen temiz bir cam bardağı tercih eder.
İkinci yazacağım mekan, In-N-Out Burger olacak. Burası Paradise Cove'a göre daha lokal ve Los Angeles popülasyonunun daha geniş bir kitlesine sesleniyor diyebilirim. Los Angeles'ta yiyebileceğiniz en uygun fiyatlı yemeklerden birini burda yemeniz mümkün çünkü burası tam olarak düşündüğünüz gibi Amerika'da bulunan ve insanların hastası olduğu bir fast-food zincir restoranı. Mekana geldiğinizde içerde her türlü insanı görebilirsiniz. Pembe saçlı kızlar, aileler, polisler, bere takan kaykaycı gençler, yaşlılar, sarışın güzel hanımlar ve beyleri... Tam anlamıyla her çeşit insan. Mekana girdikten sonra kasanın üstünde yazılanları inceleyecek ve siparişinizi vereceksiniz. Siparişinizi verdiğiniz sırada etrafı yoklamanızı tavsiye ederim, eğer iki kişi ya da daha fazlaysanız biriniz iyi bir yere otursun ve orda sizi beklesin, çünkü yer problemi bu kalabalıkta ve öğlen saatlerinde ciddi bir sorun. Hamburgerinizi kasadan söylediğiniz zaman size aynı Türkiye'de banka şubelerindeki gibi bir sıra numarası veriyorlar ve ekranda o numaranın gelmesini bekliyorsunuz, numara ekrana yansıdığında da gidip hamburgerinizi alıyorsunuz. Bir de "fountain drink" dedikleri bir olay var ki tam anlamıyla rezalet. Bu fountain drinkler, restoranda bulunduğunuz süre boyunca size verilen karton bardağa "fountain machine" makinesinden istediğiniz kadar içecek doldurmanıza (ice tea, kola, sprite, pembe tuhaf limonata(?)) vesile olan bir şey. O makinenin içinde ne yaşanıyor bilmiyorum ama aldığınız içeceklerin gerçekten bir şeker ve kalori bombası olacağından emin olabilirsiniz. Hamburgerler ise fiyat kalite paritesinden bakarsanız gerçekten çok başarılı, çünkü Amerika standartlarında o fiyata o denli bir yiyecek bulmak çok mümkün değil. Amma velakin, eğer avant-garde ve gerçekten iyi bir hamburger arayışı içersindeyseniz burayı size önermiyorum, beklentilerinizin epey altında olacaktır. Bir Gordon Ramsay hamburgeri (bkz. iki aşağıdaki post) beklemeyin. Zincir restoranlara kıyasla da Shake Shack standartlarından çok daha düşük olduğunu söylebilirim (bkz. bi kaç sene önce eski bir New York postu).
Not: In-N-Out Burger'da gizli menüler mevcut, internetten bi' bakın, araştırın derim :)
Böylece sizlerle bir yazının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Eğer yolunuz düşerse iki mekan da uğranabilecek ve Amerikan atmosferini sizlere yansıtan güzel yerler olacaktır.
Buralara puanım 6.5/10,
Afiyet olsun.